“Ev Sahibi Olma Umudu Sertifikalarda Kayboluyor”
“Ev Sahibi Olma Umudu Sertifikalarda Kayboluyor”
İçeriği Görüntüle

Şahin, 1980 darbesinin yalnızca siyasal özgürlükleri gasp etmediğini, aynı zamanda emekçi sınıfların kazanımlarını ortadan kaldırarak neoliberal politikaların önünü açtığını vurguladı.

Türkiye’nin hala 12 Eylül Anayasası ile yönetildiğini hatırlatan Şahin, ifade ve örgütlenme özgürlüklerindeki kısıtlamalara, kayyım uygulamalarına ve muhalefet üzerindeki baskılara dikkat çekti.

Şahin, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Türkiye, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden geçen 45 yıla rağmen, darbe hukukunun, neoliberal yıkımın ve otoriter siyaset anlayışının izlerini hâlâ taşımaktadır.

Darbe yalnızca siyasal özgürlükleri gaspetmedi; aynı zamanda emekçi sınıfların kazanımlarını ortadan kaldırarak neoliberal politikaların önünü açtı. Sendikalar kapatıldı, grevler yasaklandı, iş güvencesi zayıflatıldı. IMF ve Dünya Bankası programları, işçi sınıfı üzerinde ağır bir baskı rejimiyle uygulandı. Neoliberal politikaların günümüzdeki en somut sonuçlarından biri özelleştirmelerdir. Kamu hizmetlerinin, enerji, sağlık, ulaştırma ve eğitim alanlarının özelleştirilmesi, işçi-emekçi sınıfının yükünü ağırlaştırdı. Düşük ücretler, taşeron çalışma, güvencesiz iş ilişkileri ve emeklilerin yoksullaşması, neoliberal politikaların doğrudan etkisidir. Kamu kaynaklarının özel sermayeye aktarılması, toplumsal eşitsizliği derinleştirmiş, halkın temel haklarını zayıflatmıştır. 1982 Anayasası’nın hâlâ yürürlükte oluşu, yargının bağımsız olmaması, ifade ve örgütlenme özgürlüklerindeki kısıtlamalar, kayyım uygulamaları ve muhalefete yönelik baskılar, 12 Eylül’ün mirasının sürdüğünü göstermektedir. Bu tablo, günümüzde siyasal İslamcı faşizmin kurumsallaşması ve tek adam rejimi ile derinleşmiştir. Yasama, yürütme ve yargı tek merkezde toplanmış; denge ve denetleme mekanizmaları ortadan kaldırılmıştır. Halk iradesini yok sayan kayyımlar, muhalefet üzerindeki baskılar ve yargı kararları, demokratik siyasetin alanını giderek daraltmaktadır. Bunun en güncel örneği 19 Mart 2025’teki yargı darbesidir. Yüksek yargı eliyle halk iradesinin gasp edilmesi, seçilmiş temsilcilerin görevden alınması, siyasal alanın daraltılması; 12 Eylül’ün mantığının bugün farklı bir biçimde sürdüğünü kanıtlamaktadır. 45 yıl önce halkın iradesini gasp eden 12 Eylül zihniyetiyle, neoliberal politikaların yarattığı yıkımla, özelleştirmelerin toplumsal sonuçlarıyla, siyasal İslamcı faşizmin otoriterliğiyle ve tek adam rejiminin baskısıyla; ayrıca 19 Mart 2025 yargı darbesiyle ortaya çıkan antidemokratik müdahalelerle hesaplaşmak, ancak birleşik bir muhalefetin ortak iradesiyle mümkündür. Çağrımız açıktır: Demokrasi, özgürlük ve eşitlik mücadelesini büyütmek için tüm toplumsal ve siyasal güçlerin yan yana gelmesi ve birleşik bir mücadeleyi birlikte örmesi kaçınılmazdır.”

Muhabir: Ümran KARA