Artvin’in Borçka ilçesinde 6 Şubat akşamında Çoruh Nehrine dökülen İçkale deresinin taşması nedeniyle sel afeti yaşandı.

Sel afetinin meydana gelmesinin etkenlerini anlatan Tüfekçioğlu, “Akarsu sisteminin morfolojik özellikleri önemli. Akarsuyun doğal olarak oluşturmuş olduğu bir genişlik, derinlik, kıvrımlılık dediğimiz Menderesleşmesi var. Akarsuyun kendi dinamizmi içerisinde oluşmuş olduğu bir karakteristik özelliklerdir bunlar. Biz biliyoruz ki son yıllarda bu özellikler birtakım sebeplerden dolayı değiştiriliyor, daraltılıyor. Akarsu daha dar bir sistem içerisinde akmaya zorlanabiliyor, Menderes yapısında yine değişiklikler yapılıyor, eğimlilik değiştirilebiliyor. Bütün bunlar akarsuyun dinamik özelliklerini değiştiriyor.  Akarsu içerisine düşen suyla birlikte aynı şekilde içerisine düşen sedimenti, rusubatı taşıyabilme özelliği olmalıdır.  Bu morfolojik özellikler değiştiği anda akarsuyun taşıyabilme gücü etkisi de ortadan kalkabiliyor. Bu akarsuda yer yer çökmeleri meydana getiriyor. Yani sel esnasında çok daha fazla rusubat çökebiliyor bu da sel ve taşkınlara sebebiyet verebiliyor.” dedi.

Borçka’da geçtiğimiz hafta metrekareye 133 kilogramlık yağış düştüğünü aktaran Tüfekçioğlu, Artvin’de sel ve heyelan oranında artış olduğunu ifade ederek, kentin coğrafik özelliklerine değindi.

Tüfekçioğlu, “Tabiatıyla biz şu aşamada kış mevsimindeyiz ve Artvin dağlık bir bölge yüksekteki karların havanın ısınmasına bağlı olarak erimesi söz konusu bu nedenle yağış ve kar erimeleri ciddi şekilde yüzeysel akışları tetikliyor. Yüzeysel akışlarla birlikte akarsu sistemleri çok kısa zamanda çok fazla miktarda su alabiliyorlar. Bu da akarsuyun fazla yükselişine sel ve taşkınlara sebebiyet verebiliyor. Dolayısıyla burada iklim faktörü, yağışın türü, miktarı, şiddeti bu tür özellikler önemli. Havanın sıcaklık durumu da bunu tetikliyor. Bir erozyon güç olarak bunlar ciddi şekilde oluşacak olan yağışın etkisini belirleyebiliyor. Bunun yanında havzanın karakteristik özellikleri açısından yine eğimin fazla oluşu ki bu da beraberinde yüzeysel akışları tetikliyor. Artvin şehri olarak, ciddi şekilde eğimli bir havzadayız. Dolayısıyla bu da bunu tetikleyen diğer bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir önemli faktör havzanın arazi kullanımı, çıplak alanın bitki örtüsünün olmadığı alanların fazla oluşu bunlar da yine beraberinde yüzeysel akışları ciddi şekilde tetikleyip, akarsu sistemlerini çok kısa zamanda daha fazla su almasına sebebiyet verebiliyor.” diye konuştu.

Borçka’daki yaşanan sel, su baskını, heyelanla ilgili akarsudaki Menderes yapısında bir değişim söz konusu olduğunu vurgulayan Tüfekçioğlu, “Suyun genişlik ve derinliğindeki değişimler, suyun aynı zamanda taşıma gücünü azaltmış, yine akarsu tabanında yapılan birtakım enine yapılar var. Bunlar aslında rusubat depolamak için yapılır ama akarsuyun diğer büyük bir sisteme bağlandığı noktada bunlar yapıldığı zaman daha fazla rusubat biriktirmeye başlar bu da yine suyun yükselerek taşkına geçmesine sebebiyet verebilir. Dolayısıyla bu yaşanan selde aslında bu iki faktör rol oynamış gibi gözüküyor.” ifadelerini kullandı.

Akarsu yataklarında ve taşkın düzlüklerinde yerleşim yeri olmaması gerektiğine vurgu yapan Tüfekçioğlu, “Akarsu yanındaki kısımlarda da yine evlerin ya da birtakım binaların yapıldığı yani imara açılıp bunların kullanıldığı görüyoruz. Bunların tamamen kaldırılması gerekiyor. Buralar yerleşime açılmaması gerekiyor. Şunu da söyleyebiliriz, bu özellikle yapılan birtakım ıslah faaliyetleri, kıyı duvarları yapılarak akarsu yatağıyla bu taşkın düzlükleri arasındaki enerji değiş tokuşu, enerji sönümlemesi ortadan kaldırılmış oluyor. Bu da aslında taşkın ve sellere yol açabiliyor bu dinamik yapının değiştirilmesi. Özellikle taşkın riskine sahip yerleşim yerlerinde yerleşim yerinin alt yapısının buna uygun yapılması gerekiyor. Yani burada şu önemli gelecek olan yağışların bu şehre düştükten sonra bu suların drenajının bir şekilde şehirden en yakın drenaj sistemine nehre, göle, dereye ulaştırılması gerekiyor ve bu sadece burası için değil, Türkiye genelinde de yaşanan aslında su basmalarını büyük sebebi bu oluyor. Yani altyapı probleminden kaynaklanan bir problem bu. Dolayısıyla altyapıdaki gelecek olan yağış sularını çekecek, boşaltacak şekilde planlanması gerekiyor. Hatta bu yüzyıl için çok önemli çünkü iklimsel değişimler artık bu drenaj sistemlerinin belki öncesine göre de daha fazla suyu absorbe edecek, drene edebilecek kapasitede olmasını gerektiriyor. Belki de bu faktörü de ciddi şekilde özellikle belediyeler artık göz önünde bulundurarak drenaj sistemlerini buna uygun şekilde revize etmeleri gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Tükefkçioğlu, açıklamasında şunları kaydetti:

“Yapılan faaliyetler sonucu o alanda daha fazla rusubatın depolanmasına sebebiyet verilmiş. Sedimantasyon çakıl, kum taş gibi bir takım malzemelerin birikmesine sebebiyet verilmiş ve bu beraberinde su seviyesinin yükselmesine neden olarak hemen yakındaki taşkın düzlüklerine ilerlemiş. Oralar aslında taşkın düzlüğü ama oralarda ev ve birtakım kamu türü binaların yapılmış, dolayısıyla bunlar bunu tetiklemiştir diye söyleyebiliriz. O kısımda derenin Menderes yapısında birtakım değişikliklere giderek derenin Çoruh Nehriyle bağlantısının daha düz bir şekilde getirilmesi gerekiyor ki, sediment akışının direkt Çoruh nehrine kadar devam etmesi sağlansın bu önemli. Yine aynı şekilde orada gördüğüm kadarıyla yine taban kuşakları gibi bir takım ıslah faaliyetler yapılmış. Oradaki rusubat depolamasını arttırabilir ama o derenin ana dere olan Çoruh Nehrine bağlanması noktasında yapılması bence doğru bir tercih değil.”

Kadın Cinayetleri Politiktir, Yaşamak İstiyoruz! Kadın Cinayetleri Politiktir, Yaşamak İstiyoruz!

Hikmet BAŞAR

Editör: HİKMET BAŞAR