İl Başkanlığında yapılan basın açıklamasında konuşan Atan, Atalay’ın tutuklu bulunmasının demokrasi sorunu olduğunu kaydetti.
Atan, konuşmasında, “Ülkemizin yaşadığı bu büyük depremin hemen sonrasında yapılan genel seçimlerde adalet arayışı içerisindeki Hatay halkı ömrünü hak arama mücadelesine adamış ve her türlü bedeli ödemiş olan Şerafettin Can Atalay'ı vekil olarak seçmiş, ancak Silivri de tutsak olan Can bütün yasal mevzuata rağmen serbest bırakılmamıştır. Can Atalay'ın vekilliği üzerinden çıkarılan bir kriz halen ülkenin gündemini işgal etmektedir.” dedi.
Can Atalay davasının yargı organları arasındaki bir kriz gibi yansıtıldığını ancak bu sorunun esasen bir demokrasi sorununa dönüştüğünü ifade eden Atan, “30 Ocak 2024 tarihinde TBMM çatısı altında Anayasa'ya aykırılığı daha evvel iki kez Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edilmiş bir yargı kararı okunarak Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliği düşürülmüştür. Konu hiçbir zaman Can Atalay sorunu olmamıştır. Esasen kurulu Anayasal düzenin, güçler ayrılığının ve demokrasinin olmadığı başka bir düzene dönüştürülmesinin, yargı organları arasında sorun çıkarılarak yargısız ve Anayasasız bir keyfi ve dikta yönetiminin kurulmasının yolu açılmak istenmiştir. Anayasal düzeni yok etmeye çalışanlar Gezi'yi anayasal düzene karşı bir kalkışma gibi göstererek esasen Anayasasız, yasasız, kuralsız düzenin ve muktedirlerin hukukunu topluma dayatmak istemişlerdir.
Yusufeli'den Amasya'ya göçmüş bir ailenin çocuğu olan Şerafettin Can Atalay bir hukukçu ve yurttaş olarak meslek yaşamında her zaman hak hukuk ve adalet mücadelesinin bir neferi olmuş, Hopa'lı gençlerden Cerattepe davasına, Soma’dan, Aladağ'a, Kanal İstanbul'dan Gezi'ye ve daha birçok hak arama mücadelesinin yanında yer almıştır. Gezi davasından beraat ettikten sonra hukuk ve adalet katledilerek yeniden açılan davalarla Can ve arkadaşları bu kez mahkum edilmiş, esasen 'Gezi' mahkum edilmek istenmiştir. Son olarak Can Atalay 6 Şubat depreminden sonra Hatay halkının temsilcisi olarak Meclise gönderilmiş, mazbatasını da almıştır. Ancak tutsak bir milletvekili olarak serbest bırakılması gerekirken seçilme hakkı ve Hatay halkınım iradesi yok sayılarak bu dava Anayasal bir kriz yaratmak için kullanılmıştır.
Bir süredir gündeme getirilen siyasi iktidarın yeni bir anayasa söylemine gerekçe olarak anayasal kurumlar arasında kriz yaratma planları yapılmış, Anayasal kurumlar arasında eşgüdümü sağlamakla görevli Cumhurbaşkanı bu görevini bir yana bırakarak zaman zaman Anayasa Mahkemesi kararlarına yönelik ağır eleştirilerde bulunmuş, iktidarın küçük ortağı ise bir kin ve nefret dilini seçerek mahkemeyi sürekli rencide eden bir tutum takınmıştır. Bu şekilde Anayasa Mahkemesinin statüsünü değiştirmenin ve koşulsuz iktidar önünde bir engel olmasını ortadan kaldırmanın siyasi hazırlıkları ve toplumsal tabanı oluşturulmuş, daha sonra da yargı organları arasında bir anayasal kriz planlanmıştır.
Bireysel başvuru hakkı 2012 yılında Anayasal bir hak olarak tanınmış, bu kapsamda Can Atalay tarafından yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vermiştir. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında hak ihlali tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile birlikte derhal tahliye kararı da verilmiş olup bütün hukuksal gerekleri ile açıkça anlatılmış iken İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi bu karara uymak yerine kararı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndererek, hukuk sistemimizde hiç görülmeyen bir çıkmaza başvurmuştur. Anayasa Mahkemesinin ikinci hak ihlali kararı da aynı nitelikte olmuş, bu iki karar arasında geçen sürede gerek Cumhurbaşkanı ve iktidar ortakları, gerek Meclis başkanı ile ne yazık ki siyasileşmiş, siyasi iktidarın güdümüne girmiş yüksek yargı organları sanki iki yargı organı arasında bir sorun varmış gibi ifadeler kullanarak, üstelik 3.Ceza Dairesi yanında saf tutarak çıkarılan planlı krizin sebebinin Anayasa Mahkemesi olduğunu anlatmışlardır.
Anayasa Mahkemesi kararları bütün yurttaşların güvencesi olup yasama, yürütme organları ve tüm idari kurumlar ile yargı organlarını da bağlar. Bu nedenle hak ihlali kararı TBMM'nin değiştirebileceği bir karar olmadığı gibi karar yoruma da açık değildir. Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı açıkça iki kez anlatılmış iken, bir üyesinin seçilme hakkına sahip çıkamayan, araçsallaşmış, kimlik ve kişiliğini kaybetmiş bir yargı kararına dayanılarak milletvekilinin seçilme ve Hatay halkının seçme hakkını yok sayarak vekilliğin düşürülmesine ilişkin kararın hiçbir geçerliliği olmadığı gibi bu karar hukuka ve adalete de aykırı olmuştur. Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu varlık sebebi sayan bir meclisin halktan aldığı yetkiyi halka karşı kullanması açık bir yetki gaspıdır. TBMM'nin bu yöndeki kararı yok hükmündedir. Bu nedenle CHP, Meclis kararının yok hükmünde olduğu ve iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine de başvurmuştur. Bu başvuruyu Artvin İl Örgütü olarak yürekten destekliyoruz
Anti demokratik bir dikta anayasasının hazırlanmasında, Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerini de değiştirmenin önünde engel görülen Anayasa Mahkemesinin yapısını da değiştirmek amacıyla planlanan bu kirli oyunu görüyor ve bütün halkımıza bildiriyoruz. Yasa dışı şeriat ve hilafet çağrılarının her geçen gün arttığı ve açık gösterilere dönüştüğü bir dönemde siyasi iktidarın en tepesinde şeriat güzellemeleri yapılarak açıkça işlenen bir suçun üzerinin örtülmeye ve yasallaştırılmaya çalışıldığını tespit ediyoruz. Yasal ve anayasal ayak bağlarından kurtularak anti-laik dinci bir faşist düzen kurma özleminde bulunanları, toplumsal barışı bozarak ülkemizi bir Ortadoğu karanlığına itmeye çalışanları uyarıyoruz. Diktatörlük heveslilerine karşı Cumhuriyete, Demokrasiye ve adalete yürekten bağı yurttaşlar olarak Anayasadan aldığımız hak ve yetkiyle her türlü hukuksuzluğun karşısında aralıksız mücadeleye devam edeceğimizi bütün kamuoyu ile paylaşıyor, halkımızı da göreve davet ediyoruz.
Sadece Hatay halkının değil bütün ülkenin vekili, yaşamı ve yaptıkları ile övünç duyduğumuz hemşerimiz Şerafettin Can Atalay'a buradan selam ve sevgiler gönderiyoruz. Hiçbir kararın halkın gönlündeki vekillikten büyük olmadığını, bu toprakların vefalı halkının en kısa zamanda Can Atalay'ı bağrına basacağına inancımızı tekrar ederken Silivri zindanı tutsaklarıma selam gönderiyoruz.”
Ayşe ÖZDER