Hakkı sahibine teslim etmenin adalet olduğunu belirten Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soydan “Saadet Partisi baştan beri imkânların üretime ayrılmasını, çiftçinin desteklenmesini, israfın önlemesini savunuyor. Genel Başkan Temel Karamollaoğlu, borçla ekonominin ayakta tutulamayacağı uyarısını yaptı: "1850'lerde Düyûn-ü Umumiyye ile büyük ülkeler Osmanlı ekonomisine el koydu. Türkiye böyle bir moratoryuma gidiyor” dedi.

Soydan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;

“ZORUNLU hale gelmedikçe ekonomi üzerinde görüş bildirmemeye çalışırım. Bunu, "Ben ekonomistim"(!) diyenlere bırakırım. "Uzman" denilenlerin uygulamalarının Türkiye'yi uçurumun kenarına getirdiğini gördükçe, tehlikeye ilgisiz kalmak mümkün mü? Bu yüzden, Erbakan Hocamın söz ve uygulamalarını yeniden gözden geçirdim. Onun uyarıları o kadar isabetli ki, söyledikleri bir bir gerçek oldu.

İlk AKP Hükümeti'nin 28 Kasım 2002'de güvenoyu almasının akşamı, Erbakan Hoca, bir TV kanalında "Hükümet Protokolü" üzerinden, "Bu sonuca davul zurna ile sevinemeyiz" diyerek şöyle uyarmıştı: "Bunun sonu azaptır, helâktir, hüsrandır. Faiz ve borç sarmalının altında milletin imkânlarını dünya Siyonizm'ine akıtmak üzere AKP hortumunu milletin sırtına bağladılar. Üzülerek söylüyorum ki, ben kara bulutlar görüyorum. Büyük yıkım geliyor, haberiniz olsun!"

Seçim Sonuçları Eğitime Nasıl Yansıyacak? Seçim Sonuçları Eğitime Nasıl Yansıyacak?

Türkiye bir anda bugünkü noktaya gelmedi. Siyasiler, konunun uzmanları hükümeti uyardılar, ama AKP bildiğini okudu. Ekonomist İbrahim Kahveci iktidarı şöyle uyarmıştı: "T.C. devleti yapısal olarak bu kadar büyük çöküşün içindeyken sen neredeydin? Yıkımın neresinde yer aldın? Hayır, sen de destekledin! 2017 Referandumu'nda, 'Devlet yıkılacak, İslâm zarar görecek' dedik. Bugün Türkiye'de Saadet Partisi çok önemli! Siyasette dinin bu kadar çok kullanılmasının önüne geçmekte." (23.10.2020)

Hükümetinin "devlet benim"; "her şeyi ben bilirim" diyerek muhalefet ve farklı düşünenlere karşı tavrımın ne büyük yıkımlara yol açtığını bugün daha iyi anlıyoruz! yanlışlarım sürdürmekte "ısrar" ediyor. "İtibardan tasarruf olmaz" diyerek israfta sınır tanımayan icraatlar yapıyor. Buna yolsuzluk ve rüşveti de eklediğiniz zaman, ekonominin dibe vurmasından başka nasıl bir sonuç elde edersiniz? Soruna çözüm için faiz, vergi, borç alma ve yeni para basmaktan başka bir çözüm sunulmuyor. Hükümet, Türkiye'nin uçuşa geçeceğini vaat etti; ama zamlar, hayat pahalılığı ve manevi hastalıklar uçuşa geçti.

Hükümetin ekonomiyi çözme yöntemi şöyle bir havuza benziyor: Havuza 1 litre su girerken, alttaki kara delikler 5 litre suyu boşa akıtma kapasitesinde! Böyle bir havuz dolar mı? Dolmuyor. Bütçe ve dış ticaret durmadan açık veriyor. Faizden hayır gelir mi? Erbakan Hoca, "Faiz kırk çeşit belânın mikrobudur" derdi. "Kur Korumalı Mevduat"ı fakirin sırtına yüklediler. Eskiden, zenginler fakirlere zekât verirdi. AKP fakirlere, zenginlerin kur farkı faizini ödetiyor.

Erbakan Hoca, Milli Görüş'ün Adil Düzen modelini ezen ve ezilenin bulunmadığı bir çözüm yolu olarak anlatır: "Adil Düzen'de faiz olmaz. Çünkü faiz haksızlıktır, zulümdür. Üretmeyenlerin, üretenin elinden, faiz miktarı kadar malı zorla almalarıdır. Kapitalist düzende parayı bir bankaya koyuyorsunuz. Bir yıl sonra faizinin ilâvesi ile beraber bu para size iade ediliyor. Siz bu bir yılda bir üretim yapmadınız. Buna mukabil size üretim yapmadan ilâve bir tüketim hakkı veriliyor."

HAKKI ÜSTÜN TUTMAK

HAK dendiği zaman akan sular durur. Hakkı sahibine teslim etmek "adalet"tir. Kutsal kitabımızda kul hakkı konusunda ağır uyarılar vardır. Firavuni düzenler "kuvvet"i üstün tutarken; Adil Düzen "hak"kı üstün tutar.

Kuvveti üstün tutan maddeci görüşlerde hak; kuvvet, çoğunluk, imtiyaz (ayrıcalıklı olmak), menfaat (çıkar) hak sebebi olarak kabul edilir. Hakkı üstün tutan Adil Ekonomik Düzen'de hak; herkesin doğuştan getirdiği haklar, emek, karşılıklı rıza ile yapılan sözleşmeler ve adalet gereği olan haklardan doğar.

Allah her insana, insan olmak bakımından doğuştan getirdiği yaşama, irz ve namusu koruma, mülkiyet edinme, aklın ve inancın korunması gibi 5 temel hak vermiştir. Adil Düzen bu hakları teminat altına alır.

Türkiye'de, hükümete olduğu kadar; fert fert halkımıza da büyük görevler düşmektedir. Halk da felâketlerden kurtulmak için bir adım atmalıdır. Dünyada olup biteni öğrenmelidir. Seçim öncesi hükümet neredeyse her şeyi bedava vermeye veya halka ölçüsüz vaatlerde bulunmaya çalıştı. Şimdi, bunun faturasını acı acı ödetiyor. 21 yıllık uygulama sonucu; halk, iktidarın elinde adil bir ekonomik çözüm bulunmadığını fark etmeliydi.

Saadet Partisi baştan beri imkânların üretime ayrılmasını, çiftçinin desteklenmesini, israfın önlemesini savunuyor. Genel Başkan Temel Karamollaoğlu, borçla ekonominin ayakta tutulamayacağı uyarısını yaptı: "1850'lerde Düyûn-ü Umumiyye ile büyük ülkeler Osmanlı ekonomisine el koydu. Türkiye böyle bir moratoryuma gidiyor."

Ayşe ÖZDER

Editör: Haber Masası