Soykan, söyleşide Türkiye’de gazeteciliğin içinde bulunduğu zorluklara dikkat çekerek, yoğun sansür ve baskı ortamında BirGün gazetesinin önemine vurgu yaptı. “BirGün cesur bir gazete. Patronu olmadığı için haberi gölgelemeye çalışmaz. Benim gönderdiğim hiçbir haber ‘sorun çıkar’ denilerek geri çevrilmedi. Bu, bugünkü koşullarda çok değerli” dedi.
Türkiye’de medya özgürlüğünün ciddi tehdit altında olduğunu belirten Soykan, meslektaşlarının yaşadığı baskıları da hatırlattı. “Ülkeyi nasıl anlatayım diye düşünüyorum, gerçekten “ülke kafayı yemiş” diyorum, başka bir şey diyemiyorum. Ülke gerçekle bağını koparmış bir durumda. Buraya gelmeden önce yine polis aradı; artık neredeyse her gün polis bizi arıyor. Gazetecilik gerçekten çok zor. Önce şunu söylemek lazım: Mesela Furkan Karabay arkadaşımız, 29 yaşında bir gazeteci, sadece haber yaptığı için 100 gündür cezaevinde. Ercüment Akdeniz var, Emek Partisi’nin eski Genel Başkanı, aynı zamanda gazeteci ve insan hakları aktivisti, o da aylardır cezaevinde. En son biliyorsunuz, Fatih Altaylı’yı tutukladılar 2 aydır cezaevinde. Zaten Can Atalay dünyanın en iyi insanlarından biridir. Avukatlık mesleğini bir kere bile para için yapmamıştır, hep işçi ve emekçilerin hakkı için tertemiz bir mücadele vermiştir ve 3 yılı aşkın süredir cezaevinde. Tayfun Kahraman da öyle, arkadaşımız hâlâ cezaevinde. Daha pek çok isim sayabiliriz. Ama baktığınızda gazetecilik faaliyeti çok yoğun bir baskı altında. Örneğin ben şimdi bugün dönmek zorundayım İstanbul’a çünkü haftada 3 gün imza vermem gerekiyor. 2 tane adli kontrolüm var Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri karakola gidip imza atıyorum. Bugün de Cuma olduğu için erken dönmek zorundayım. 2 tane de yurt dışı yasağım var. Tabii bunlar mesele değil; sabah kapı çalınıp gözaltına alınabiliyorsunuz, bir yerden çıkarken, motora binerken gelip gözaltına alıp götürebiliyorlar.”