Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soydan, Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremden sonra kamuoyunda sıkça tartışılan kaza, kader ve irade kavraları hakkında açıklamalarda bulundu.
Kaza ve kaderin birbirinden ayrı terimler olduğunu ifade eden Soydan yazılanın kader, irade ederek yaratmanın ise kaza olduğunu söyledi.
Kader kaza ve irade kavramlarını açıklayan Soydan, açıklamasında şunları kaydetti: “Kader: Allah-u Teâlâ'nın kâinatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün özellikleriyle, bütünhalleriyle ezelde bilmesi ve bu ilmiyle daha yaratmadan önce bütün özellik vehalleriyle levh-i mahfuz denilen kader levhasına yazmasıdır.Kaza ise: Allah-uTeâlâ'nın levh-i mahfuzda yazdığı yazıyı zaman ve şartları uygun olduğu hengâmdairade etmesi, güç yetirerek yaratmasıdır. Netice itibarıyla yazı kader, irade ederekyaratmak ise kazadır. Kader ve Kaza, Allah-u Teâlâ'nın ilim, irade, kudret ve tekvingibi sıfatlarını hakkıyla bilmeden tam olarak anlaşılamaz.İnsanın kaderinde kendiiradesiyle yani özgür iradesiyle yapabileceği şeyler olduğu gibi iradesinin vekuvvetinin dışında kalan olaylar da vardır. İnsanın "Nasıl bir coğrafyada doğacağı, nezaman doğacağı, anne ve babasının kim olacağı, fiziki özellikleri" gibi iradesinindışında gerçekleşen kaderi ve iradesinin dışında meydana gelen fiilleri vardır.İnsanın iradesi dışında meydana gelen bu fiillere "iztirârî fiiller" denilir. Bu fiillermecburî fiillerdir. "Göz kapaklarımızın açılıp kapanması, görmek için gerekliözellikler, nefes almak ve vermek, kan dolaşımımız, duymamız ve duymafrekanslarımızın sınırları, kalbimizin atması, zekâ seviyemiz, tırnaklarımızın uzamasıvücudumuzun kendisini yenilemesi, savunma mekanizmamız, tat ve koku almamız"gibi fiillerimiz mecburi fiillerdir. Bu fiillerin bir kısmında bazen bir süreliğinezorlamayla da olsa kısmî değişiklikler yapabiliriz ancak bu sürekli değildir. Mesela,göz kapaklarımızı bir süre kapatmamak için irade gösterebiliriz ancak bunu sürekliyapamayız. Yorgunluk ve uykusuzluğa yenik düşeriz.İnsanın kendi iradesinikullanabildiği fiillere ise "ihtiyârî fiiller" denilir. Bu fiiller irademizle yapabildiğimizseçme hakkımızın olduğu ve isteğe bağlı yapabildiğimiz fiillerdir. Mesela, "yemek,içmek, konuşmak, yürümek, bakmak" gibi. İnsan helal de yiyebilir, haram da. Hakkda konuşabilir, yalanı da.İnsanın ihtiyarî fiillerinin oluşması dört aşamalıdır: Birinci aşama, herhangi bir işinbeyinde düşünce olarak ortaya çıkması. İkinci aşama, beyinde oluşan düşünceden,tasavvurdan lezzet yahut nefret duymak. Üçüncü aşama, bu iki duygudan biriniseçerek cüz'i iradeyi kullanıp tercih etmek. Dördüncü aşama ise, hareketin meydanagelmesi yani işin olması için harekete geçmek.Birinci ve ikinci aşamayı yanitasavvurun/düşüncenin ortaya çıkması ile şevk yahud nefretin ortaya çıkmasıyaratılmaya muhtaçtır. Burada kulun kendi iradesi yoktur. Ancak üçüncü aşamadakendi ihtiyarıyla seçiminde özgürdür ve tercihini yapar. Dördüncü aşama yani harelkısmını da yine Allah-u Teâlâ yaratır.Mesela, bir kişinin aklına sadaka vermedüşüncesi oluşsa, kendisinde şevk veya nefret yani umursamazlık, isteksizlik oluşumBuradaki şevk irade değil, nefrette iradeyi kullanmamak değildir. Gerek düşünce,gerekse şevk ve nefret küllî iradenin bir tecellisidir. Bundan sonra kişide şevk ağırbasıp sadaka vermeyi tercih etse yani iradeyi kullansa, cüz'i iradesini hayırdakullanmış olur. Sadaka vermek için gerekli hareket ve enerji de yine Allah-u Teâlâtarafından yaratılır. Bunun aksi de mümkündür.Unutulmamalıdır ki, gerek ihtiyarî yani irademizle yaptığımız, gerekse izdırârîirademiz dışında mecburen yaptığımız fiilleri ve gerçekleşmesi için gerekli hareketenerjiyi yaratan Allah-u Teâlâ'dır. İnsanoğlu herhangi bir fiili ihtiyar etse yani tercih etse, bunun için gerekli hareket veenerjiyi Allah-u Teâlâ yaratır. Bu imtihanın gereğidir. Bunun aksi özgür iradeyemüdahale olur. Yalan söyleyecek insanın diline, hırsızlık yapacak kişinin eline hareketve enerji verdiği gibi sadaka verecek kişinin eline, hakkı söyleyecek kişinin diline dehareket ve enerjiyi verir. Allah-u Teâlâ, her kötülüğün cezasını hemen vermiş olsa,yeryüzünde yürüyen canlı kalmayacağını, "Eğer Allah, insanları, yaptıkları günahyüzünden hemen yakalayıp hesaba çekseydi, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı.Fakat Allah, onları muayyen bir vakte kadar geciktirir. Nihayet ecelleri gelincemuhakkak Allah kullarını amellerine göre cezalandırır" (Fâtır, 45) ayetindebildirilmektedir.Allah-u Teâlâ, kullarına "yalan söylemeyin" diye emrederken iradesifatı, kulun fiiline taallük eder. İnsan yalan söylerken dili tutulmaz, fiilin icrasındazorunluluk olmaz. "Hırsızlık yapmayın, faiz yemeyin" emrinde de yapılış sırasında elive iradesi tutulmaz. Bu, diğer fiillerde de böyledir. Bunun için "Hayır ve şerri yaratanAllah'tır" deriz. Bu "teşrii irade"dir. İnsanoğlu bir şer işleyeceği zaman Allah-u Teâlâ ofiili yaratır. Ancak şerri istemez. Şerri istemediğinin en büyük delili, şerre ve faillerinekarşı peygamberler ve kitaplar göndererek insanları iyiliğe ve hayra çağırmışolmasıdır.Bilinmelidir ki, Allah-u Teâlâ kötülükleri insan eliyle, insan iradesiyledüzeltmek ister. Kötülüklerin insan eliyle düzeltilmesi tam da imtihanın gereğidir.”