Festival, yöre halkının yoğun ilgisiyle karşılanırken, kültür ve sanatın ilçede buluştuğu önemli bir etkinlik olarak öne çıktı. Festival programı kapsamında, Türkiye edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Fakir Baykurt’un yaşamı, mücadelesi ve edebi kimliği üzerine kapsamlı bir panel düzenlendi.
Şavşat Kültür Sanat Evi ile Şavşat Dernekleri Federasyonu’nun ortaklaşa gerçekleştirdiği festivalin açılış etkinliği, ilçede kültür ve sanatın birleştirici gücünü ortaya koydu. Efkar Tepesi’ndeki toplanmanın ardından gerçekleştirilen kortej yürüyüşü, yöre halkını ve festival katılımcılarını bir araya getirdi. Kortejde yürüyüş boyunca yöresel kıyafetler, müzik ve coşku eşliğinde kültürel zenginlikler ön plana çıktı.
Festivalin öne çıkan bölümlerinden biri olan Fakir Baykurt paneli, yazarın edebi mirasına derinlemesine ışık tuttu. Panelde, Cumhuriyet gazetesi yazarı ve edebiyat eleştirmeni Feridun Andaç, Fakir Baykurt’un yalnızca toplumsal sorunları dile getiren bir yazar olmadığını, aynı zamanda Türkçeyi özgün kullanımı ve dil işçiliğiyle de edebiyat dünyasında ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu vurguladı. Andaç, Fakir Baykurt’un “Dil, un çuvalı gibidir; çırptıkça tozutur” sözüne atıf yaparak, bir eserin yazımı bittikten sonra yayımlandıktan sonra dahi yazar tarafından yeniden yazılması gerektiğine dikkat çekti. Bu bakış açısının Baykurt’u sadece bir yazar olarak değil, aynı zamanda Türkçeyi yeniden şekillendiren bir dil ustası olarak konumlandırdığını belirtti.
Panelde ayrıca, Baykurt’un eserlerinin Türkiye’nin toplumsal hafızasının önemli bir aynası olduğu ifade edildi. Andaç, Baykurt’un sadece edebi üretimleriyle değil, aynı zamanda Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve sosyolojik dönüşümlerinin tanığı olarak da edebiyat tarihindeki yerini sağlamlaştırdığını söyledi. Baykurt’un “Yılanların Öcü”, “Kara Ahmet Destanı” ve “Onuncu Köy” gibi eserleri üzerinden köylü yaşamını yalın ve güçlü bir dille anlattığı, bu yönüyle köy edebiyatının öncülerinden biri olarak kabul edildiği vurgulandı.
Festival kapsamında gerçekleştirilen bu panel, sadece edebi bir inceleme olmakla kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin kültürel ve toplumsal tarihine dair önemli bir bakış açısı sundu. Katılımcılar arasında yer alan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı ve Literatür Yayınları kurucusu Kenan Kocatürk, çocukluk döneminde yaşadığı öğretmen grevlerinden ve bu grevlerin kendisinde uyandırdığı aydınlanma sürecinden bahsetti. Kocatürk, grevlerin genellikle işçi sınıfı mücadelesi olarak hatırlandığını ancak kendisi için öğretmenlerin örgütlü mücadelelerinin de büyük bir etkisi olduğunu dile getirdi. Ortaokul yıllarında öğretmenlerinin greve gitme kararını duyduğunda yaşadığı şaşkınlığı aktaran Kocatürk, özellikle Kepirtepe Köy Enstitüsü mezunu ve TÖS Genel Başkan Yardımcısı olan müdür yardımcısının bu mücadelede öncü rol oynadığını anlattı. Kocatürk, öğretmenlerin sürgün edilmelerinin kendileri için bir şans olduğuna işaret ederek, “Onların sürgünü, bizim aydınlanmamız için ilk ışık oldu” ifadelerini kullandı.
Feridun Andaç ise köy edebiyatı ve toplumsal gerçekçilik bağlamında yaptığı konuşmada, edebiyat dünyasının büyük isimleri Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Yaşar Kemal’in görüşlerinden yola çıktı. Andaç, Yakup Kadri’nin “Yaban” romanıyla ilgili olarak, aslında yazmak istediği romanın başka olduğunu ancak dönemin koşulları nedeniyle o eseri yazmak zorunda kaldığını hatırlattı. Andaç, Yaşar Kemal’in kendisine “Biz aslında Yabandan çıkıp geldik” dediğini aktararak, bu söylemin köy edebiyatının toplumsal ve kültürel kökenlerine işaret ettiğini belirtti. Ayrıca, Fakir Baykurt’un da bu düşünceyi paylaştığını söyleyen Andaç, Rus edebiyatındaki Gogol’ün paltosuna benzetilen bu metaforun, Türk edebiyatındaki “Yaban” ile eşdeğer bir işaret fişeği olduğunu ifade etti. Hasan Âli Yücel döneminde gerçekleşen çeviri klasikleriyle kültürel ortamın zenginleşmesinin, dönemin yazarlarının ufkunu açtığını belirten Andaç, ulusal uyanışların çok yönlü kültürel kalkınmayla ve halkın anlayabileceği bir dille oluşturulan ulusal edebiyatlarla mümkün olduğunu vurguladı.
Festival ve panel süreci, bölgedeki sanat ve kültür ortamının zenginleşmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendirildi. Şavşat Kültür ve Sanat Festivali, sadece yerel değerlerin kutlandığı bir organizasyon olmanın ötesinde, Türkiye’nin edebi ve toplumsal tarihine dair derinlikli bir farkındalık yaratmayı amaçlayan bir etkinlik olarak dikkat çekti. Katılımcılar ve izleyiciler, festival boyunca kültür ve sanatın iç içe geçtiği bu atmosferde, hem geçmişin edebi değerlerine saygı duruşunda bulundu hem de günümüz sanat ve edebiyatının gelişimine katkı sağlayacak tartışmaların içinde yer aldı.
Şavşat’ta gerçekleşen 2. Kültür ve Sanat Festivali, gerçekleşen açılış kortejinden başlayan coşkusuyla, edebiyat ve kültür dünyasının önemli isimlerinin katkılarıyla zenginleşti. Fakir Baykurt’un hem yazdığı eserler hem de dil işçiliğiyle Türk edebiyatına kazandırdığı mirasın kapsamlı biçimde ele alındığı panel, festivalin kalıcı etkilerinden biri oldu. Ayrıca, eğitimci ve yayıncıların deneyimleriyle aydınlanma, mücadele ve kültürün birleştiği bu organizasyon, bölge halkına ve edebiyatseverlere unutulmaz bir deneyim sundu. Önümüzdeki yıllarda Şavşat Kültür ve Sanat Festivali’nin, hem bölgesel hem de ulusal ölçekte daha da geniş kitlelere ulaşarak, sanat ve kültürün güçlü bir merkezine dönüşmesi bekleniyor.