Artvin Kadın Dayanışma Platformu Halitpaşa Meydanı’nda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle basın açıklaması gerçekleştirdi.

Artvin kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle gerçekleştiği basın açıklamasına deprem bölgesine gönderilmesi için su getirdi. Basın metnini Artvin Kadın Dayanışma Platformu adına öğretmen Alev Hanoğlu Erdem okudu.

Okunan basın metninde şu ifadeler yer aldı;

“Kadınların dayanışma ve mücadeleyi örgütledikleri; renkleriyle, sözleriyle eylemleriyle bir araya geldiği, isyanını eyleme dönüştürdüğü 8 Mart Kadınların Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü hazırlıklarımızın devam ettiği bir süreçte 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ili etkileyen iki büyük depremin ardından 20 Şubat günü Hatay merkezli depremler yaşadık.

11 ili kapsayan ve milyonlarca insanı etkileyen depremlerin sonucunda, on binlerce insan hayatını kaybetti, on binlercesi yaralandı, milyonlarca insan evsiz kaldı. Milyonlarca insanın ruhsal durumlarında ise ağır travmalar oluştu.

Rantçı sistemin liyakati ve insan yaşamını hiçe sayan uygulamalarından milyonlarca insan doğrudan ve dolaylı olarak etkilendi.

Ve 6 şubattan beri, bu ülkede yaşayan her bireyin hissettiği gibi yemeklerimizin tadı yok, uykumuz anlamsız , battaniyelerimizi montlarımız ısıtmıyor; çünkü yasımız, acımız ve deprem sonrası yaşananlara karşı büyük  bir öfkemiz var.

Deprem sonrasında yaşananlar, kurtarma ve yardım organizasyonlarının gecikmesi, sistemli yapılmaması başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere deprem bölgesinde yaşayan halkı olumsuz etkilemiştir.

141 ülke üzerinde yaptığı araştırmaya göre cinsiyet eşitsizliklerine bağlı olarak kadınlar sosyo-ekonomik eşitsizliklere de maruz kalmakta ve bundan ötürü doğal afetlerden daha fazla zarar görmekte; ölüm oranları erkeklerin ölüm oranlarının ortalama 14 katına çıkmaktadır.

Bireyler arası eşitlik ilkesinin yeteri kadar gözetilmediği toplumlarda, afetlerden en fazla zarar gören grupların başında, düşük gelirli bireyler, kadının aile reisi olduğu haneler, kayıt dışı bireyler, azınlıklar, göçmenler, mülteciler ve yabancılar, fiziksel veya akli hastalığı bulunanlar, evsizler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar yer alıyor.

Başka bir deyişle, kaynaklara eşit erişimin sağlanamadığı ülkelerde, afet öncesinde toplumsal ve ekonomik açıdan dezavantajlı olanların afetlerden de  daha çok etkileneceği öngörülüyor ve bölgede yaşayan kadın ve çocuklar daha fazla şiddet ve istismara maruz kalıyor.

Bu tehditlere karşı önlemlerin hızlı bir biçimde alınması son derece önemli iken, asıl üzerinde durulması gereken ise, afet meydana gelmeden önce toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı afet yönetimi stratejilerinin oluşturulmasıdır. Yapılan araştırmalar da göstermektedir ki, afet dönemlerinde hızlı bir biçimde koordine olan yine kadınlardır ve kadınların afet planlamarında aktif yer alması hem süreci hızlandırması hem de kadınların ihtiyaçlarının belirlenmesi açısından son derece önemlidir.

Deprem sadece yıkılan binaların sayısı ve yeniden inşa edilecek yapıların maaliyeti değildir. Bu yaklaşım insanın hiçe sayıldığının göstergesidir. Oysa deprem fiziki sonuçları dışında, etkileri yıllar içinde ortaya çıkan psikolojik ve sosyolojik bir durumdur. Deprem ailesini kaybetmiş çocuklar, çocuklarını kaybetmiş ebeveynler, sağlıklı bir bireyken geri kalan hayatına engelli olarak devam edecek insanlar demektir, deprem etkisi belki de hiç geçmeyecek travmalar bütünüdür.

6 Şubat tarihinden beri sadece depremin yarattığı yıkımdan değil, yönetimsel eksiklerden kaynaklı yıkımlar, travmalar yaşadık;  

*Bugün sizlere enkazın altında kalan kızının elini tutan babadan bahsetmeyeceğiz.

*Enkaz altında kalan yakınının sesini duyup yardım bulmak için çaresizce çabalayan insanlardan bahsetmeyeceğiz.

*4 çocuğunu kaybeden annenin “kızımın parmağı havada kalmış, yardım istemiş kızım ama bulamamış, soğuktan ölmüş” diye ettiği feryattan bahsetmeyeceğiz.

*7 aylık bir bebeğin 140 saat sonra enkazdan çıkartılmasının sevincinin yanında asıl sorulması gereken soruların,

*7 aylık bir bebeğin neden enkaz altında olduğu,

*7 aylık bir bebeğin neden 140 saat boyunca enkaz altında olduğu,

*7 aylık bir bebeğin neden   annesiz babasız 140 saat boyunca bir enkazın altında olduğundan bahsetmeyeceğiz.

*Savaş meydanındaymışçasına açılan toplu mezarlardan,

*Günler geçmesine rağmen ulaşılmayan enkazlardan,

*Toplumun derin bir acı ve kaos yaşadığı günlerde birleştirici, yatıştırıcı bir dil kullanması gerekirken cadı avına çıkan siyasetçilerden,

*Ülkedeki her birey elinde olanı hatta olmayanı deprem bölgesine gönderirken elindeki çadırları   satan ve istifa etme cüretinde bile bulunmayan Kızılay yöneticilerinden,

*Arama kurtarma çalışmalarında ekipman verilmeyen ve gönüllülerini 2 gün enkaz çalışmalarına başlattırılmayan AFAD yönetiminden,

*Oy uğruna, rant uğruna bütün kurumların içini boşaltarak şiddetli bir depremi bir felaket haline getiren, usulsüz yapılmasını göz yummaları, bilim insanlarına kulaklarını tıkamaları, sunulan birçok araştırma önergesini hiç okumadan reddetmeleri nedeniyle on binlerce insanımıza mezar olan evler inşaat ettiren AKP hükümetinden,

*Yıllardır maruz kaldığımız kadın cinayetlerini ekonomik yoksulluğu, depremlerde onlarca insanımızı kaybetmeyi kader planına bağlayan zihniyetten bahsetmeyeceğiz.

*Refakatçisi olmayan yaklaşık 84 bebeğin yardım görevlilerinin kucağında bir uçakla Ankara’ya getirilmesinden, çocukların için ne kadar güvensiz olduğunu defalarca teyit ettiğimiz tarikatlara verilmesinden ve bugün 1100 depremzede çocuğun Adıyaman’da kendilerine ait evlerde bulunduğunu açıklayan Menzil tarikatından ve buna doğru düzgün bir cevap, açıklama yapamayan Aile ve Sosyal politikalar bakanından da bahsetmeyeceğiz.

Bugün size kadınlardan bahsedeceğiz

Depremin meydana geldiği ilk andan itibaren hızlı bir şekilde koordine olarak bölgeye devlet kurumlarından önce ulaşan, bayatlamayan ekmek yapan köylüden, evindeki eşyalarına hangisi orda işlerine yarar diyerek bakıp bölgeye ulaştırmaya çalışan kadınlardan

Yanlış politikalarla başımıza yıktıkları dünyanın enkazını elleriyle kaldıracak kadınlardan, yaşananların hesabını soracak, unutulmasına izin vermeyecek kadınlardan ve

Mucizenin 58 saat sonra bir enkazdan kurtarılan bebek değil, mucizenin o çocuğun kendisinde olduğunu, mucizenin yaşamın ta kendisi olduğunu bilen kadınlar olarak söz veriyoruz!!!

Refakatçisiz bıraktıkları, tarikatların çaldığı çocukları kurtaracağımızın, hayatın onlarda bıraktığı boşluğu hep birlikte dolduracağımızın, bizlere mezarlık evler yapmalarına, satmalarına izin vermeyeceğimizin, hiçbir çocuğun bir beton yığınının başında annesini beklemeyeceği bir yaşamın bu enkazı ellerimizle, dayanışmayla kaldıracağımızın, iyiyi, doğruyu, özgürlüğü birlikte inşa edeceğimizin, ülkeyi mutsuz insanlar mezarlığına çevirenleri göndereceğimizin sözünü veriyoruz.

Bölgeye gönderdiğimiz dayanışma paketlerine yazdığımız gibi

“Deprem bölgesindeki sevgili kız kardeşlerimiz, bu yara hepimizin, birlikte iyileşeceğiz.”

Editör: TE Bilisim