Güven Özyurt, 2025 yılına ilişkin değerlendirme ve 2026 öngörülerini AA muhabiri ile paylaştı.
Özyurt, 2025'te Türkiye otomotiv pazarının 'zayıf başladı, güçlü kapandı' denebilecek bir yıl geçirdiğini söyledi.
Yılın ilk çeyreğinde pazarın yaklaşık yüzde 7 daraldığını ancak mart ayından itibaren aylık satışların üst üste 100 bin adedin üzerine çıkmasıyla çok güçlü bir toparlanma yaşandığını vurgulayan Özyurt, şunları kaydetti:
'Yılın 11 ayı sonunda pazar yaklaşık yüzde 10 büyüyerek beklentilerin üzerine çıktı. Bu tek başına bile şunu söylüyor: Türkiye pazarı, kredi koşullarının zorlaştığı ve vergi yükünün yüksek olduğu bir ortamda bile yüksek hacim oluşturmaya devam ediyor. Bu yılın (2025) asıl okuması şu: Büyümeyi sadece gelir artışı değil, talebin zamanlaması belirledi. Piyasa, kampanyalar, fiyat rekabeti, ithal araç bulunurluğu ve vergi beklentileriyle dönem dönem öne çekildi. Yani 2025, 'sakin akan'dan ziyade, akışı hızlanan ve yavaşlayan bir pazar oldu. Normal şartlar altında talebi baskılaması beklenen bu unsurlara rağmen pazarın bu kadar güçlü seyretmesi, Türkiye otomotiv pazarının ne kadar canlı ve yüksek potansiyelli olduğunu ortaya koyuyor.'
Özyurt, pazarın olası 2026 performansına değinerek, Türkiye pazarının artık daha çok toplam sahip olma maliyeti, finansmana erişim ve vergi düzeni gibi üç değişkenle şekilleneceğini, 2026'da pazarın hacmindense, talebin niteliğinin daha yakından konuşulacağı bir döneme girildiğini dile getirdi.
'Son 2,5 yıl içinde iki ülkede, dört fabrikada 57 yeni model varyasyonu devreye aldık'
Ford Otosan Genel Müdürü Özyurt, 2025'in, marka için klasik anlamda iyi bir yıl olmanın ötesinde, uzun süredir üzerinde çalıştıkları büyük bir dönüşümün karşılık bulduğu bir eşik yılı olduğunu belirtti.
Özyurt, küresel otomotiv endüstrisinin ciddi belirsizliklerden geçtiği, maliyet baskılarının arttığı ve talep davranışlarının hızla değiştiği bir dönemde, üretim sürekliliğini koruyan, ihracat kasını güçlendiren ve dönüşüm yatırımlarını aksatmadan sürdüren bir yapı ortaya koyduklarını bildirdi.
Üretim tarafında 2025'i, Türkiye ve Romanya'daki fabrikalarıyla yaklaşık 935 bin adetlik kapasiteyle karşıladıklarını aktaran Özyurt, 'Bu rakamı yalnızca bir hacim göstergesi olarak okumak eksik olur. Asıl kritik olan, aynı üretim altyapısında içten yanmalı, hibrit ve elektrikli araçları eş zamanlı üretebilen bir esnekliğe sahip olmamız. Doğru adımlarla son 2,5 yıl içinde iki ülkede, dört fabrikada 57 yeni model varyasyonu devreye aldık. Bu, otomotiv sektörü açısından son derece yoğun ve zor bir tempo. Bu ölçek ve hız, Ford Otosan'ı Avrupa otomotiv ekosisteminde de farklı bir konuma taşıdı.' diye konuştu.
Özyurt, satış tarafında ise odaklarının dengeli büyüme olduğuna işaret ederek, 2025'te iç pazarda hedefledikleri bantta ilerlerken, toplam satış hacimlerinin büyük bölümünü ihracatın oluşturduğunu vurguladı.
Ticari araçlardaki güçlü konumlarının bu performansın temel taşı olmaya devam ettiğini anlatan Özyurt, 'Ağır ticari tarafta Ford Trucks, pazardaki daralmaya rağmen Türkiye'deki güçlü konumunu korurken, uluslararası pazarlarda yayılımını sürdürdü. Bu da Ford Otosan'ın artık hafif ve ağır ticari araçları birlikte yöneten, uçtan uca bir oyuncu haline geldiğini gösteriyor. Tüm bunlarla birlikte, 2025'te '10 senedir üst üste Türkiye'nin ve 14 senedir de otomotiv sektörünün ihracat şampiyonu' ünvanını korumamız da Ford Otosan'ın mihenk taşı yıllarından biri olarak hatırımızda kalmasını sağlayacak.' şeklinde konuştu.
'Elektrikli araç anlamında Türkiye pazarı dönüşümü hızla içselleştirdiğini somut biçimde ortaya koyuyor'
Güven Özyurt, 2025'in elektrifikasyon açısından yönün artık tartışılmadığı ancak hızın gerçekçi biçimde yeniden kalibre edildiği bir yıl olduğunu söyledi.
Özyurt, 2025 Ocak-Kasım döneminde Avrupa Birliği'nde elektrikli otomobillerin yeni araç satışları içindeki payının yüzde 16,9 seviyesinde gerçekleştiği bilgisini paylaşarak, bu oranın dönüşümün istikrarlı biçimde ilerlediğini ortaya koyduğunu kaydetti.
Küresel ölçekte bakıldığında rekabetin tonunun belirgin biçimde sertleşmiş olduğuna işaret eden Özyurt, şöyle devam etti:
'Çinli üreticilerin agresif genişleme stratejileri, özellikle Avrupa pazarında erişilebilir fiyatlı elektrikli araç ihtiyacını daha görünür hale getiriyor. ABD tarafında ise politika ve teşviklerdeki dalgalanmalar, üreticileri daha esnek ve çoklu senaryoya hazır olmaya zorluyor. Nitekim Brüksel'de 2035 tam elektrikli hedefinin esnetilmesine yönelik tartışmalar da bu gerçekliğin bir yansıması. Bu tartışmalar, üreticilere hibrit çözümler için daha fazla zaman tanırken, uzun vadede elektrikli araçların hala otomotiv endüstrisinin kaçınılmaz yönü olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.'
Özyurt, Türkiye tarafında tablonun daha dinamik ve umut verici olduğunu, 2025'te elektrikli araçlara ilginin belirgin biçimde arttığını dile getirdi.
Model çeşitliliğinin hızla genişlemesinin, şarj altyapısına yapılan yatırımların artmasının ve şehir içi kullanımın yaygınlaşmasıyla birlikte elektrikli araçların niş bir seçenek olmaktan çıkıp ana akıma doğru ilerlediğini aktaran Özyurt, 'Türkiye pazarı, bu anlamda dönüşümü hızla içselleştiren bir yapı sergiliyor. Nitekim geçtiğimiz yıl binek otomobil pazarında yüzde 100 elektrikli araçların pazar payı yüzde 9,9 seviyelerindeyken, bu yıl aynı dönemde satışların neredeyse iki katına çıkarak payın yüzde 17,5 seviyesine yükselmesi, Türkiye pazarının bu anlamda dönüşümü hızla içselleştirdiğini somut biçimde ortaya koyuyor.' diye konuştu.
Özyurt, marka olarak bu tabloyu tek bir ürün, tek bir segment ya da tek bir teknoloji üzerinden okumadıklarını, batarya elektrikli, hibrit ve içten yanmalı teknolojileri aynı anda ve dengeli biçimde yönetebilen bir yaklaşım benimsediklerini anlattı.
'2026'yı uzun vadeli yönelimlerin somut biçimde netleştiği stratejik bir eşik olarak görüyoruz'
Özyurt, marka olarak 2026'yı bir sonraki yıl olarak değil, uzun vadeli yönelimlerin somut biçimde netleştiği stratejik bir eşik olarak gördüklerini vurguladı.
Mevcut dönemde, elektrifikasyonun hızının yeniden kalibre edilmesi, regülasyonların oyunun kurallarını daha doğrudan belirlemesi ve küresel rekabetin hem binek hem ticari araçlar tarafında belirgin biçimde yoğunlaşması gibi üç temel kuvvetin aynı anda baskın hale geldiğini aktaran Özyurt, şunları kaydetti:
'Bu ortamda Ford Otosan olarak en önemli farkımız, tüm ürün gamımızı kapsayan elektrifikasyon yaklaşımını yalnızca üretim kabiliyetine değil, Ford Pro çatısı altında müşteri deneyimine de dönüştürmüş olmamız. Ford Pro sayesinde ticari araç müşterilerimiz için elektrifikasyonu operasyonlarına entegre eden, verimlilik ve dijital çözümlerle destekleyen bir yapı kurduk. Bugün geldiğimiz noktada, üretimini gerçekleştirdiğimiz tüm modeller, içten yanmalıdan hibrite ve tam elektrikliye uzanan geniş bir güç aktarma yelpazesinde, elektrikli çözümleri merkeze alan bir mimariyle hayata geçiyor. Bu, Ford Otosan'ın artık yalnızca araç üreten değil, elektrikli binek ve ticari araçlarda kalite ve deneyimi birlikte yöneten entegre bir yapı haline geldiğini gösteriyor.'
Özyurt, bu sene başında lansmanını yaptıkları ve 'Elektriğin Ford Çağı' olarak adlandırdıkları vizyon kapsamında binek araç tarafında Puma Gen-E, Explorer ve Capri, ticari araç tarafında ise Courier, Custom ve Transit'in tam elektrikli versiyonlarını müşterileriyle buluşturduklarını hatırlattı.
Kendileri için meselenin yalnızca bu araçları pazara sunmakla sınırlı kalmadığına dikkati çeken Özyurt, 'Müşterinin aracı satın aldığı andan, kullandığı her ana ve satış sonrası hizmetlere kadar uzanan uçtan uca bir deneyim kurgulamak. Bağlantılı araç teknolojileri, dijital servisler, filo ve operasyon çözümleriyle müşterilerimizin işini kolaylaştıran, verimliliğini artıran ve toplam sahip olma maliyetini düşüren bir değer önerisi oluşturuyoruz.' değerlendirmesinde bulundu.
Özyurt, 2026'ya giderken hedeflerinin esnek ve akıllı fabrikalarıyla değişen talep yapısına hızla uyum sağlayabilen bir üretim altyapısını yüksek kalite standartları ve tutarlı müşteri deneyimiyle desteklemek olduğunun altını çizdi.
Rekabetin oldukça yoğunlaştığı ortamda fark yaratan unsurun yalnızca teknolojiyle ölçülmediğini ifade eden Özyurt, o teknolojinin müşteriye nasıl hissettirdiği, ne kadar güven verdiği ve ne kadar sürdürülebilir bir deneyim sunduğunun önemli olduğunu söyledi.
Özyurt, bu nedenle kaliteyi, yalnızca üretim hattının değil, tasarımdan dijital çözümlere, satıştan satış sonrasına kadar tüm sürecin ortak dili olarak gördüklerini belirterek, 'Bu yolculukta sürdürülebilirlik, kalite, rekabetçilik ve esnekliği işimizin merkezinde tutarken; en büyük gücümüz olan insan kaynağımızın potansiyelini azami ölçüde kullanmaya devam edeceğiz. Ford Otosan'ı önümüzdeki 10 yılda da güçlü kılacak olan şey, ürünü, teknolojiyi ve müşteri deneyimini tek bir bütün olarak yönetebilme kabiliyeti olacak.' diyerek sözlerini tamamladı.




