Artvin Barosu Başkanı Av. Handan Demiral Almalı, Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonu adına yaptığı açıklamada, söz konusu düzenlemeleri ‘katliam yasası’ olarak nitelendirerek sürecin hayvan hakları açısından tam bir yıkıma dönüştüğünü ifade etti.
2004 yılında yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, hayvanların yaşam haklarını güvence altına almayı ve onları doğal ortamlarında korumayı hedefliyordu. Ancak 2 Ağustos 2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikler, bu temel ilkeleri ters yüz etti. Almalı’ya göre, yapılan değişiklikler hayvanların yaşama hakkını yok sayıyor, onları doğal ortamlarından koparıyor ve barınaklardaki toplu ölümleri meşrulaştırıyor.
Söz konusu değişikliklerle birlikte, kanunun en temel ilkelerinden biri olan “yerinde yaşatma” prensibini içeren 6. Madde yürürlükten kaldırıldı. Bu ilkenin yerine ise sahipsiz hayvanların süresiz olarak barınaklara kapatılmasını öngören düzenlemeler getirildi. Bu yeni yaklaşımın ardından belediyeler tarafından hukuka aykırı ve acımasız uygulamalar yaygınlaştı; özellikle kırsal ve ormanlık alanlarda yaşayan hayvanlar “uyutma” adı altında öldürülmeye başlandı.
Barınaklara toplanan hayvanlar, kısırlaştırılmak yerine uygun olmayan koşullarda yaşamaya zorlandı. Bunun sonucu olarak çok sayıda toplu ölüm yaşandı. Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonu, bu durumun “ölümleri meşrulaştıran yasa” olarak tanımlanmasının temel nedeninin; yaşatmayı esas alan, sahiplendirmeyi teşvik eden ve kısırlaştırmayı merkezine alan etik ve hukuki yaklaşımların terk edilmesi olduğunu vurguluyor.
Açıklamada ayrıca, topluma sistematik olarak “sahipsiz hayvanlar tehdit oluşturuyor” algısının empoze edildiği, buna karşın kısırlaştırma ve sahiplendirme gibi yöntemlerin göz ardı edildiği belirtiliyor. Almalı’ya göre bu durum, hem bireysel şiddet olaylarını hem de toplumsal kutuplaşmayı körüklüyor. Bu nedenle, yetkili idarelerin acil ve etkili yasal ve idari önlemler alması ve kamuoyu ile iş birliği içinde hareket etmesi gerektiği ifade ediliyor.
İl Hayvan Koruma Kurulları’nın yasa hükümleri ve bilimsel gerçeklikleri hiçe sayarak keyfi kararlar aldığına dikkat çeken Almalı, bu kurulların sahiplendirme faaliyetlerini zorlaştırdığını, ancak merdiven altı üretim ve yasa dışı ticarete dair hiçbir denetim gerçekleştirmediğini dile getirdi. Üretimin durdurulamaması sebebiyle sokaklara hâlâ yüzlerce hayvanın bırakıldığına işaret edildi.
Hayvanları korumakla yükümlü bazı kamu kurumlarının da eleştirildiği açıklamada, vahşi yaşamdan koparılan hayvanlara eziyet edilen boğa ve deve güreşlerine hâlâ izin verilmesi, esaretten kurtulmak isteyen bir aslanın öldürülmesi, barınaklardaki toplu katliamlar ve av adı altında gerçekleştirilen domuz ölümlerine örnek olarak gösterildi. Almalı, bu kurumların hayvan hakları ihlalleriyle mücadele etmek yerine hayvan hakları savunucularını sistematik olarak baskı altına almaya yöneldiğini belirtti.
Hayvanların yaşama hakkının yalnızca vicdani değil, aynı zamanda anayasal bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Almalı, Anayasa’nın 56. maddesini hatırlatarak çevre ve doğa varlıklarının korunmasının devletin ve yurttaşların ortak yükümlülüğü olduğunu ifade etti. Ayrıca, akademik çalışmaların da sokak hayvanlarının yerinde korunmasının bilimsel bir gereklilik olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.
Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonu’nun talepleri ise şu şekilde sıralandı:
2 Ağustos 2024 tarihli yasa değişikliğinin derhal iptal edilmesi ve “yerinde yaşatma” ilkesinin yeniden benimsenmesi,
Barınaklardaki kötü koşulların ivedilikle giderilmesi ve toplu katliamların durdurulması,
İl Hayvan Koruma Kurulları’nın bilimsel ve hukuki ilkelere uygun hareket etmesinin sağlanması,
Boğa ve deve güreşi gibi hayvana eziyet içeren etkinliklerin yasaklanması,
Hayvanat bahçeleri ve yunus parkları dahil olmak üzere tüm esaret alanlarının kapatılması,
Her türlü avcılığın yasaklanması,
Hayvanlara işkence, kötü muamele ve öldürme olaylarında etkin soruşturma ve cezai yaptırımların uygulanması,
Merdiven altı üretim ve yasa dışı hayvan ticaretine karşı ciddi mücadele yürütülmesi,
Yaşam hakkını anayasal güvence altına alan ek yasal düzenlemeler yapılması,
Sivil toplumun bu alanda daha etkin rol üstlenmesi ve koruma politikalarının bilim insanları, akademisyenler ve barolarla birlikte hazırlanması.
Almalı, açıklamasının sonunda, mevcut yasa düzenlemesinin yalnızca başlığında “koruma” ifadesi taşıdığını; ancak ne sokak hayvanlarını, ne doğal yaşamda özgür yaşayanları, ne de barınaktakileri koruyabildiğini söyledi. Bu yasa ile hayvanların yaşam hakkının fiilen ortadan kaldırıldığını ve toplumsal şiddetin körüklendiğini belirten Almalı, Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonu olarak her türlü hak ihlalinin takipçisi olmaya devam edeceklerini, hukuki mücadelenin süreceğini ve kamuoyunu bilgilendirme sorumluluklarını kararlılıkla sürdüreceklerini ifade etti.