İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2025 yılının ilk beş ayında en az 29 çocuk, çalışırken yaşamını yitirdi. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2002 yılında ilan ettiği bu özel gün, Türkiye’de kutlama değil, yas nedeni haline geliyor.

İSİG Meclisi, Şubat ayında yaptığı çağrıyla 2025’in çocuk işçiliğiyle mücadele yılı ilan edilmesini isterken, 2024 yılında 71 çocuğun iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini hatırlatarak bugüne kadar kaydedilen en yüksek sayıya ulaşıldığını vurguladı.

Çocuk işçiliğinin en görünür biçimde yaygınlaştığı alanlardan biri, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulaması. Bakanlığın son verilerine göre, 2025 itibarıyla MESEM’lere kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 1,5 milyon. Bu öğrencilerin en az 300 bini 18 yaş altındaki çocuklardan oluşuyor. MESEM kapsamında çalışırken yaşamını yitiren çocuk sayısı ise en az 11. Ekonomik krizle birlikte aileler çocuklarını bu programa yönlendiriyor, çocuklar ise haftanın dört günü işyerlerinde çalışmak zorunda kalıyor. Eğitim kisvesi altında sürdürülen bu model, çocuklara sistematik olarak ucuz iş gücü sağlayan bir yapı haline gelmiş durumda.

İSİG Meclisi’nin verilerine göre, son 12 yılda en az 766 çocuk işçi yaşamını yitirdi. AK Parti iktidarında kayıtlara geçen çocuk işçi ölümlerinin sayısı ise en az 1921. 2013’ten bu yana tam 18 yaşında olan en az 212 çocuk, iş cinayetlerinde öldü.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri de tabloyu doğrular nitelikte. Pandemi öncesi yüzde 20-21 seviyelerinde olan çocukların iş gücüne katılma oranı, 2024 yılı itibarıyla yüzde 24,9’a yükselmiş durumda. Bu oran, her dört çocuktan birinin çalıştığı anlamına geliyor. 2023’te bu oran yüzde 22,1, 2022’de ise yüzde 18,7 idi.

Dünya genelindeki tablo da endişe verici. ILO ve UNICEF’in 2024 yılı verilerine göre dünyada yaklaşık 138 milyon çocuk işçi bulunuyor. Bunların 54 milyonu, sağlıklarını ve gelişimlerini tehdit eden tehlikeli işlerde çalışıyor. Her ne kadar 2000 yılında 246 milyon olan çocuk işçi sayısı yıllar içinde azalmış olsa da, ilerleme hızı oldukça yavaş. ILO’nun 2025 yılına kadar çocuk işçiliğini bitirme hedefi için mücadele hızının 11 kat artması gerektiği belirtiliyor.

Türkiye’de ise tablo her geçen gün ağırlaşıyor. İSİG Meclisi’nin Mayıs ayı İş Cinayeti Raporu’na göre, geçtiğimiz ay en az 177 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bunlardan 2’si 14 yaş altı, 4’ü ise 15-17 yaş arasındaki çocuk işçilerdi.

SOL Parti Artvin İl Sözcüsü Yusuf Aslan Yenigül, çocuk işçiliği gerçeğinin yalnızca ekonomik değil, politik bir tercih olduğuna dikkat çekerek, “MESEM uygulamasıyla eğitim sistemi içinde çocuk işçiliğine ve ucuz iş gücüne bilinçli olarak zemin hazırlanıyor. Devlet, çocukları okula değil, işyerlerine yönlendiriyor. Bu uygulamalarla çocuklar sistematik olarak sömürülüyor” dedi. Yenigül, çocukların işçileştirilmesine karşı tüm toplumsal kesimlerin ortak mücadele vermesi gerektiğini belirterek, çocukların yerinin atölyeler değil, okullar olduğunu vurguladı.

Evde Çıkan Yangına Kovalarla Taşıdıkları Suyla Müdahale Ettiler
Evde Çıkan Yangına Kovalarla Taşıdıkları Suyla Müdahale Ettiler
İçeriği Görüntüle

Yenigül, eğitim alanındaki sorunlara dikkat çekerek, eğitim sisteminin gençler için işsizlik ve umutsuzluk kapısına dönüştüğünü söyledi. Eğitimde yaşanan çöküşün sistematik bir sömürü düzeninin sonucu olduğunu belirten Yenigül, “Bu düzeni hep birlikte değiştireceğiz” dedi.

Yenigül, yaptığı açıklamada eğitim sisteminin gençleri gelecek kaygısı, işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya bıraktığını belirterek, “Yıllarca emek veriliyor, borç harçla eğitim tamamlanmaya çalışılıyor. Sonuçta ortaya hiçbir değeri olmayan diplomalar kalıyor” dedi. Gençlerin ya işsiz kaldığını ya da eğitim aldıkları alanlarda istihdam edilemediğini vurgulayan Yenigül, bu koşullar altında yurt dışına gitme çabasının arttığını, imkânı olmayan gençlerin ise işsizlik ya da güvencesiz çalışma koşullarında sömürüldüğünü ifade etti.

Eğitimin, özel okul sahipleri ve tarikatların denetimine terk edildiğini söyleyen Yenigül, özellikle son yıllarda eğitim politikalarının sistemli bir şekilde dinselleştirildiğini ve ticarileştirildiğini dile getirdi. “Milli Eğitim Bakanlığı, özel okul patronlarının eline bırakıldı. Müfredat adım adım dinselleştirildi, kamu okulları tarikatların protokolleriyle kuşatıldı” dedi.

Özellikle Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) projesiyle çocuk işçiliğinin yaygınlaştırıldığını ifade eden Yenigül, “Bu projeyle çocuklar acımasızca sömürüldükleri iş yerlerinde hayatlarını kaybediyor. Kamu okullarına ayrılan bütçe azaltılıyor, veliler en temel giderleri bile karşılamak zorunda kalıyor” şeklinde konuştu.

Laik, bilimsel ve parasız eğitim hakkının yok sayıldığını söyleyen Yenigül, “Tarikatların ve cemaatlerin okulda yeri olamaz. Bu ülke Aladağ’da kız çocuklarının yanarak öldüğü utancı bir daha yaşamayacak” diyerek, eğitim sistemindeki gericiliğe karşı mücadele çağrısı yaptı.

SOL Parti olarak eğitimdeki ticarileşmeye karşı örgütlü mücadele yürüttüklerini vurgulayan Yenigül, şu talepleri dile getirdi:

Eğitim tamamen parasız ve nitelikli hale getirilmeli

Tüm özel okullar kamulaştırılmalı

Öğrenciler barınma, ulaşım, kırtasiye gibi ihtiyaçlar için ücret ödememeli

Kız çocuklarını eğitimden koparan uygulamalar kaldırılmalı

Çocuk işçiliğine zorlanan her çocuk okula döndürülmeli

Tarikatların okullardaki etkisi son bulmalı

Gençlerin geleceğini başka ülkelerde aramak zorunda kalmasının bir kader olmadığını belirten Yenigül, “Emekçi halkın çocuklarına yoksulluğu ve geleceksizliği reva gören bu çürümüş rejime hep birlikte son vereceğiz. Parasız, bilimsel ve laik eğitim hakkımız için örgütlenelim” ifadelerini kullandı.

Muhabir: Ali Eray ÇELİK