AK Parti Artvin Milletvekili Faruk Çelik, Borçka AK Parti İlçe Başkanlığı’nda ve ardından Artvin’de muhtarlarla gerçekleştirdiği toplantılarda yaptığı açıklamalarla bir kez daha kamuoyunun gündemine oturdu. Borçka Belediye Başkanı Ercan Orhan’a yönelik sert ifadeleri, CHP’li il genel meclis üyelerini hedef alan çıkışları ve kendi partisine atfettiği yatırımlarla ilgili açıklamaları, “hizmet” ve “siyaset” arasındaki çizginin yeniden sorgulanmasına neden oldu.

Çocuklar Okullarda Değil Fabrikalarda
Çocuklar Okullarda Değil Fabrikalarda
İçeriği Görüntüle

Borçka Belediyesi’nin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar nedeniyle, Belediye Başkanı Ercan Orhan’ın kendi evini satarak personel maaşlarını ödeme kararı almasına yönelik “şov” nitelemesinde bulunan Çelik, “Ev satacakmış, dükkan satılacakmış da… Şehrimize yazık oldu. Yönetemeyeceksen neden aday oldun?” diyerek durumu küçümseyici bir dille değerlendirdi. Ancak bu sözler, ekonomik krizlerin pençesindeki yerel yönetimlerin merkezden yeterli destek alamadığı gerçeğini göz ardı ediyor. Çelik’in ifadeleri, hükümetin özellikle muhalif belediyelere yönelik ayrımcı uygulamalarına dair kamuoyunda sıkça dile getirilen iddiaları da görmezden geliyor.

Çelik’in ‘Yönetemeyeceksen bırak’ sözü, yerel yöneticilere sorumluluk yüklerken, aynı zamanda merkezi idarenin kaynak paylaşımı konusundaki tek taraflı kararlarını göz ardı ediyor. Yerel yönetimlerin yetki ve kaynak bakımından merkezi iktidara bağımlılığı, bu tür çıkışları samimi birer eleştiriden çok, siyasi baskı aracı gibi gösteriyor.

Çelik’in “Borçka’ya da doğalgaz gelecek ama onlar asfaltını yapamayacak, çünkü kökü bereketsizlik” ifadesi ise teknik ve idari meseleleri aşağılayıcı bir dille kişiselleştirmenin örneği olarak tepki topluyor.

Artvin’de muhtarlarla yaptığı toplantıda da benzer bir üslup sürdüren Çelik, CHP’li İl Genel Meclis üyelerine yönelik “politik davranmayın” aynı konuşmada “Ben kırk yıldır siyasetçiyim” diyerek tecrübeyi vurgulayan Çelik, “Bir gün ben giderim, o zaman kıymetimi anlarsınız” sözleriyle de kişisel bir vefa beklentisi içinde olduğunu ortaya koydu.

Çelik’in konuşmalarındaki temel tutarsızlık ise hem siyaseti eleştirip hem de konuşmasının neredeyse tamamını siyasi mesajlarla örmesi. CHP’li belediye başkanlarının görevlerini yerine getiremediklerini sık sık vurgularken, merkezi hükümetin bu belediyelere sağladığı desteklerin boyutuna dair hiçbir somut bilgi vermemesi, açıklamalarının denetlenebilirliğini zayıflatıyor. “Belediye başkanı vaatte bulunmuşsa yapsın” demek kolay; ancak muhalefet belediyelerinin maddi gelirlerine yüzde 70’lere varan kesintiler uygulanması bu “yap kardeşim” söylemini gerçeklikten uzaklaştırıyor.

Faruk Çelik’in son açıklamaları, bir yandan deneyimli bir siyasetçinin kendi partisinin yaptıklarını sahiplenme gayreti olarak okunabilirken, diğer yandan muhalefetin elindeki yerel yönetimleri itibarsızlaştırma çabası olarak da değerlendirilebilir. Bu açıklamalar, yerel demokrasinin gelişmesini sağlayacak diyalog ve işbirliğinden çok, kutuplaştırıcı bir siyasi dilin sürdürüldüğünü gösteriyor.

Faruk Çelik’in Borçka ve Artvin’de yaptığı açıklamalar, çözümden çok suçlama içeren, işbirliğinden çok üstünlük yarışı izlenimi veren bir siyasi tavır olarak kayıtlara geçti. Faruk Çelik’in bu yaklaşımı kamuoyunun bir kısmı tarafından yapıcı değil, baskıcı ve ayrıştırıcı olarak değerlendiriliyor.

Muhabir: Ali Eray ÇELİK